Altın Fiyatları ve Geçmişten Günümüze Altının Önemi
Tarih boyunca zenginliğin ve servetin göstergesi olmuş, gerek üstlendiği ekonomik görevlerle, gerekse kimyasal özellikleri ile insanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan altın, modern dünyada da kritik konumunu korumaya devam etmektedir.
Milattan Önce (M.Ö) 4000 yıllarında ilk kez Orta Doğu ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde kullanılmaya başlandığı tahmin edilen sarı maden, dünya ekonomisinde sahip olduğu önem ile birlikte, dayanıklılığı ve parlaklığı sayesinde binlerce yıldır vazgeçilmemiş bir tasarruf aracı olmuştur. Nadir, sağlam ve kullanışlı olması, altının günümüze kadar birçok alanda kullanılmasını ve bundan sonra da kullanılacak olmasını sağlayan en önemli özellikleri olarak ifade edilebilir. Ülkemizde ise bu kıymetli madene yapılan yatırım, insanların en sık başvurduğu tasarruf değerlendirme yöntemi olarak dikkat çekmektedir.
Altın Neden Değerli?
Altının binlerce yıl boyunca bu denli değerli bir maden olmasının tabi ki birden fazla nedeni vardır. İnsanoğlunu sarı parıltısı ile cezbetmesi ilk göze çarpan unsurlar arasında değerlendirilirken, kısıtlı olması da, altına ulaşmanın nispeten zorluğu ile ekonomik bir değerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Saf altının, işlenen madenler arasında en yumuşak ve kolay şekillendirilebilir olması, çok az reaksiyona girerek, kararma, paslanma ve donuklaşma yapmaması kıymetini daha da artıran temel unsurlar arasında sayılabilir. Yani uzun süre deforme olmadan saklanabilmesi önemli bir özelliktir. Diğer taraftan altın çok iyi bir iletken ve asitlere karşı dirençli bir madendir. Bu özellikleri ile altının, servet saklama ve bir birikim aracı olmasına şaşırmamak gerekmektedir.
İnsanların gelirlerinin harcamadıkları kısmını, ya da var olan servetlerini altına yatırım yaparak değerlendirmek istemeleri, sarı madenin tasarruf aracı olma özelliğini öne çıkarırken, Türk halkının, “yastık altı” olarak isimlendirilen altın saklama eğilimi de belirgin bir şekilde gözlemlenebilen noktalar arasındadır.
Dünya coğrafyası üzerinde tarih boyunca birçok gelenekte çok eski bir yeri bulunan sarı maden, düğünler, dini törenler ve özel günler gibi etkinliklerin de tamamlayıcısı niteliğindedir. İnsanlık tarihinin neredeyse her anında var olmuş bu kıymetli maden, belirli dönemlerde son derece kritik roller oynamış ve dünyadaki değişimlerin kaderine yön verebilmiştir.
Dünya Tarihinde Altın
İlk olarak toprak üzerinde bulunduktan sonra işlenip, günlük ihtiyaçlar için kullanıldığı tahmin edilen altın, insanlık tarihi ilerledikçe güç ve zenginliğin sembolü olarak değerlendirilmiş, heykellerden kral taçlarına kadar gösterişin simgesi olmuştur. Günümüzde ise sanayideki yeri tartışılmazdır. Çağımızın en önemli araçları olan cep telefonu ve bilgisayar işlemcilerinde kullanılan söz konusu maden,mücevherat sektörünün de değişmez unsuru olarak asırlardır süren alışkanlığını sürdürmektedir.
Altının kullanım değerinin yanında, ekonomik bir araç olarak insanlığa hizmet etme süresi de çok eski zamanlara dayanmaktadır. İlk olarak eski Mısır’da MÖ 3200 yıllarında eşit boylardaki çubuklar şeklinde para yerine kullanıldığı tahmin edilen altın, MÖ 700 yıllarında ise Lidyalılar tarafından madeni para (sikke) şekline getirilerek alış-verişlere konu olmaya başlamış ve ticari değişimlere aracı olmuştur. Ayrıca Amerika kıtasında yaşamış İnka ve Maya ırklarının da altına olan düşkünlükleri, bıraktıkları kalıntılar sayesinde net şekilde görülebilmektedir.
Değerli madenin M.Ö başlayan insan hayatındaki yeri, ortaçağ ve geride kalan yüzyılda giderek önemli bir yer kaplamaya başlarken, iktisattan kimyaya kadar birçok bilime de konu olmuştur. Mısır ve Lidyalılar ile başlayan altının sosyal toplum içerisindeki önemi, Avrupa ve ABD kültürlerindeki değişimlerde aldığı pay ile de dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kâğıt para kullanımının yaygınlaşmaya başlanmasından önce, değişim ve servet biriktirme aracı olarak kullanılması, ticaretin artmasında ve insanlık refahının üst seviyelere taşınmasında kritik bir rol almıştır.
Uluslararası Parasal Sistem ve Altın
Tarih boyunca devlet yönetimlerine, savaşlara, anlaşmalara ve birçok sistemin temeline konu olan altın, zenginliğin kaynağı, satın almanın ve sahip olabilmenin aracı olarak kullanılmıştır. 1500-1800 yılları arasında Avrupa’da ortaya çıkan ve ekonomik bir teori olan merkantilizmin temelini oluşturan ana unsur, altına sahip olmaya dayanmaktadır. Merkantilizme göre devletin refahı ve serveti, elinde tuttuğu altın ve gümüş miktarı ile ölçülmektedir. Yani bir ülke ne kadar çok altına sahipse o kadar zengin ve güçlü olur temeline dayanmaktadır. Değerli madenleri uluslararası ticaret ile sınırlar içerisinde tutmayı ve yurtdışına çıkmasını önlemeyi amaçlayan bu ekonomik sistemin, sömürgecilik, ulusal ekonomik birlik ve enflasyon gibi insanlık tarihini etkileyen birçok sonucu ortaya çıkmıştır. Dünya üzerindeki altının, özellikle Amerika’nın keşfinden sonra İnka ve Aztekler’den kalan eserlerin yağmalanması ile Avrupa kıtasında yoğunlaşması, kıtanın bazı bölgelerinde yaklaşık yüzyıl süren bir enflasyonist sürecin doğmasına da yol açarak, miktar teoreminin temellerinin atılmasını sağlamıştır.
İnsanoğlunun daha fazla altın bulmak için tüm dünyayı araştırmaya başlaması özellikle İspanya kralı Ferdinand’ın kâşiflerine, ‘Altın getirin’ emrini vermesi ile rahatlıkla anlaşılabilir. Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerika kıtasında ise yeni altın rezervlerin bulunması, bununla birlikte ‘Altın Standardı’ ismiyle anılan, altının tek başına parasal sistemin temelini oluşturan sistem, ekonomi tarihinde söz konusu kıymetli madenin önemine ilişkin kanıtlar olarak değerlendirilebilir. M.Ö 120 yıllarında deriden yapılan paralar kullanan Çinlilerin, kağıdın M.S 800 yıllarında bulunması ile kağıt para kullandıkları bilinse de, yaygın bir şekilde batıda kağıt paranın kullanılmaya başlanması 17. Yüzyıl sonlarında görülmüştür. Bu tarihlere kadar atın değişim aracı olarak yerini korumuş ve altın standardının temelini oluşturmuştur. Bazı ülkeler ise altının yanında değeri daha düşük olan gümüşü de para sistemi içerisine alarak iki metalli ‘bimetalizm’ sistemini uygulamışlardır. Napolyon Savaşları sonrasında altın standardı yaygın bir şekilde benimsenirken, 1. Dünya Savaşı sonrasında birçok ülke bu sistemi terk etmiş ve kağıt para kullanımının temelleri atılmıştır.
Bunun yanında yakın tarihte, 2. Dünya Savaşı’nın bitmesi ile altının yine önemli kararların arkasında yer aldığı görülmektedir. 2. Dünya Savaş’ı sonrasında 1944 yılında 44 ülke temsilcisinin katılımı ile ABD’nin küçük bir beldesi olan Bretton Woods’da gerçekleştirilen toplantıda, 1971’e kadar devam edecek bir sistem için anlaşma imzalandı. "Uluslararası Para Anlaşması" ile Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kurumların, savaş sonrasında dünyanın yaralarını sarmaya yardım etmesi için faaliyete başlaması kararlaştırılırken, toplantıya katılan tüm ülkeler için sabit kur rejimi benimsenmiş ve ülke para birimlerinin değeri ABD Doları esas alınarak belirlenmesi üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Altının bu noktadaki rolü ise, anlaşmaya göre 1 ons altın 35 Dolar’a ya da 1 Dolar’ın 0,88867 gram altına sabitlenmesi ile ortaya çıkmıştır. Bretton Woods ile getirilen bu sistem ABD’nin kararı ile 1971’de terk edilmiştir.
Altının Günümüzdeki Önemi
İnsanlık tarihinin başlarından bu yana altının devamlı olarak kritik bir önem taşıdığı görülmektedir. Günümüzde ise, dünya ekonomi sistemindeki değişikliklere rağmen binlerce yıllık hâkimiyetinin sallandığını söylemek oldukça güçtür. Ülkeler arasındaki ticarette değişim aracı olarak artık genel kabul görmüş banknotların kullanılması, ya da yatırım aracı olarak insanların yüzlerce farklı yapıda bulunan enstrümanlar ile birikimlerini değerlendirebilmeleri, bu değerli madenin uzun yılardır devam eden cazibesini azaltamamıştır. Globalleşmenin ve teknolojinin kazanımları ile dünyadaki iletişim ağlarının müthiş boyutlara ulaşması, finans sistemlerinin gelişerek, yatırımcıların tasarruflarını değerlendirebileceği ürün yelpazesini oldukça genişletmiştir. Ancak tarihin en eski finansal araçları arasında yer alan altına olan güven ve görece sağladığı avantajlar, sarı madenin tarih boyunca oynadığı farklı rollere, değişen dünya şartları ile yenilerini eklenmesini ve modern dünyadaki önemini de korumaya devam etmesini sağlamıştır.
Gelişen finans sektörü içerisinde kurumların yatırımcılarına sunduğu çok farklı yapılardaki araçlar, altına artık fiziksel olarak sahip olmadan da erişebilme imkânı getirmiştir. Elektronik ortamlar vasıtası ile ulaşılan pazarlarda anlık olarak gerçekleşen fiyatlar altının kaydi olarak alınıp satılmasına olanak tanırken, gözde yatırım araçları arasında ‘güvenli liman’ olma gibi özellikler ile sarı madenin önemli konumu korunmaktadır.
Altın Fiyatları Nelerden Etkileniyor?
Günümüzde uluslararası piyasalarda genel olarak, küresel yatırımcılara altın kadar güven sağlayabilmiş olan ABD Dolar’ı ile söz konusu kıymetli maden alınıp satılmaktadır. Dolayısı ile Dolar’ın fiyatındaki değişimler genelde altında da etkili olabilmektedir. Dünya Altın Konseyi’nin Ekim 2013’de yayınladığı bir raporda ise, enflasyona karşı korunma ve belirsizliklere karşı güvende olma isteği ile birlikte altın fiyatları 7 temel faktörden etkilenmektedir.
Kurların sert değişiklik gösterdiği ülkelerde servetin korunması amacı ile talep gören sarı madenin, altın standardı terk edilmesine rağmen halen para gibi algılanması ilk neden olarak gösterilirken, Konsey’in raporunda satın alma gücünün azalacağı (enflasyon) beklentisinin de etkili olduğunun altı çiziliyor. Faiz oranları ise nakit paranın getirisi olarak altının değerinde etkili olurken, faizlerin yükselmesi kıymetli madenin fiyatını düşürücü bir etkiye yol açabilmektedir. Tüketici harcamaları ve gelirlerin artması, hem mücevher hem de tasarruf talebi ile fiyat değişimlerinde etkili olabilmektedir. Öngörülemeyen şoklar karşısında kolayca paraya çevrilebilmesi, altın talebine olan etkisi nedeni ile önemli unsurlar arasında görülmektedir. İnsanların altın fiyatlarına ilişkin basında yer alan haberlerden etkilenmesi ve arz tarafındaki değişiklikler ise altın fiyatlarındaki değişimlerde etkili olabilen diğer başlıklar arasında değerlendirilmektedir.
Altın Fiyatlarındaki Değişim
Değerli madenin özellikle son yıllar içerisindeki fiyat değişimleri, ekonomi gündemi içerisinde en çok merak edilen konular arasında öne çıkmaktadır. Özellikle 2007 ve 2008 yıllarından başlayan altın fiyatlarındaki yükseliş, 2011 yılının ikinci yarısında ons başına 1920 Dolar seviyesine kadar tırmanmıştır. Tarihi rekorlar kıran değerli madende daha sonra başlayan kayıplar ve Nisan 2013’deki düşüşler ise yeni bir boyut kazanmıştır.
2008 Mortgage krizinin patlak vermesi sonucunda Amerika Merkez Bankası’nın (FED) uygulamaya başladığı parasal genişleme programının yüksek enflasyon endişelerini ve küresel ekonomik belirsizlikleri tetiklemesi, değerli madenin daha önce görülmemiş fiyat seviyelerine ulaşmasına neden olmuştur. 2011 yılında ise gördüğü tarihi zirvesinden kayıplar yaşayan altında, 2013 yılında da sert düşüşler gözlemlenmiştir. Gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladıkları genişlemeci para politikalarına rağmen enflasyonda düşüşlerin gözlemlenmesi ve değerli madenin servet koruma aracı olma özelliğini kaybedebileceği endişeleri söz konusu değer kayıplarının önde gelen nedenleri arasında sıralanırken, altındaki fiyat değişimlerinin tarihine göz atıldığında söz konusu bu kıymetli madenin halen daha görece oldukça değerli olduğu görülebilmektedir.
Altın Fiyatları Mercek Altında
1 ons altının 35 Dolar’a endekslendiği Bretton Woods anlaşmasının 1971’de terk edilmesinin ardından kıymetli madenin fiyatı, dünyadaki arz ve talebe göre serbest bir şeklide değişimler göstermeye başlamıştır. Küresel ekonomideki konjonktüre bağlı olarak zaman zaman çok sert dalgalanmalar gösterebilen fiyat, insanların yaşanan belirsizlikler karşısında birikimlerini koruyabilecekleri güvenli bir varlık arayışını yansıtmaktadır.2000’li yılların başlarında dünya genelinde gevşeyen kredi standartları altın yatırımlarının artmasına destek vererek, fiyatın da yükselmesine öncülük ederken, 2008 yılında dünyanın en büyük ekonomisinde ortaya çıkan Mortgage krizi, endişelerin korkuya dönmesine ve insanların, tarihin her anında geçerliliğini korumuş olan bir varlığa geçiş yapmak istemesine neden olmuştur. 2011 yılına kadar devam eden bu süreç içerisinde altın fiyatlarında süratli bir yükseliş gözlemlenmiştir. 1920 Dolar zirvesine ulaştıktan sonra fiyat daha sonraki yıllarda geri çekilmeler kaydederek, 2013 yılının ilk yarısında 1180 Dolar’a kadar düşüşlerini sürdürmüştür.
Gelecekte Altında Neler Olacak?
Son yıllar içerisinde altın fiyatlarının kayıp ve kazançlar arasındaki sert dalgalanmaları, birikim sahiplerini korkutan unsurlar arasında yer almıştır. Ancak ekonomik, politik ve siyasi risklerin gündeme geldiği ve küresel gerginliklerin yükseldiği süreçler içerisinde ‘güvenli liman’ olan altının talebinde artışlar gözlemlenmektedir.
Para birimlerinin de dahil olduğu ve insanoğlunun ürettiği hiçbir ekonomik aracın yer yüzünden silinme riskinin sıfır olmaması, insanlık tarihinden daha eski olan sarı metalin her durumda servet olarak geçerliliğini koruyacağı içgüdüsünden güç almaktadır. Para birimlerinin günümüzdeki geçerliliği temel anlamda güven unsuruna dayanmaktadır. Dünyadaki şirketlerin uluslararası ticarette değişim aracı olarak ABD Doları’nı kullanmaları, bu ülkenin ekonomi ve gücüne olan güvenin bir yansımasıdır. Altının ise daha önce saydığımız belli başlı kimyasal ve ekonomik değerine ilişkin özellikleri varlığının temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Dünya tarihinde insanlığa hükmetmiş büyük ülkeler zaman içerisinde değişiklik gösterse de, altın her zaman zenginliğin ve gücün sembolü olarak varlığını sürdürmüştür. Dolayısı ile bu kıymetli madenin değerinde çoğu kez sert değişiklikler görülebilse de, binlerce yıldır dünya tarihindeki var oluşu ile insanoğlunun değişmeyen en gözde yatırım araçları arasında uzun yıllar daha yer almaya devam edecektir.