Faiz Nedir? Faiz Çeşitleri ve Ekonomik Rolü
Faiz, borç alınan paranın maliyetini ya da borç verildiğinde elde edilen kazancı ifade eder. Örneğin, bankadan kredi aldığınızda, geri ödemeniz gereken miktar anaparanın üzerinde bir tutar olur ve aradaki fark faizdir. Benzer şekilde, bankalar, vadeli mevduatta fon tutan mevduat sahiplerine faiz öder.
Aslında, bankaların temel gelir kaynağı bu faiz farkından gelir. Kredi verdiklerine, mevduat sahiplerine ödedikleri faizden daha yüksek bir oran uygulayarak aradaki farktan kazanç sağlarlar. Bu yüzden daha fazla kredi verilebilecek fona sahip olmak maksadıyla, daha fazla mevduat çekmek için isterler.
Faiz Nedir?
Merkantilist iktisadî ekol, faizi “paranın kirası” olarak tanımlanır; diğer bir ifadeyle faiz, merkantilistler için sermayenin kullanım bedeli anlamına gelir. Ancak John Baptiste Say ve Roscher gibi klasik iktisatçılar bu bakışı genişleterek, faizi dört temel üretim faktöründen biri olan “sermaye”nin üretime katılım karşılığı olarak değerlendirmiştir. Buna göre üretime katılım karşılığında, emeğin karşılığı olarak ücret, doğal kaynakların karşılığı olarak rant, girişimcilerin karşılığı olarak kâr elde edilirken, sermayenin üretime katkısı karşılığında ise faiz geliri sağlanır.
Faiz oranları genellikle anaparanın belirli bir yüzdesi olarak yıllık oranlar şeklinde ifade edilir. Faiz oranlarını etkileyen birçok faktör bulunmakla birlikte, en temel belirleyiciler fırsat maliyeti, beklenen enflasyon oranı ve temerrüt riskidir. Bunlara ek olarak, merkez bankalarının uyguladığı para politikaları da piyasa faiz oranları üzerinde oldukça etkili bir rol oynar.
Faiz Çeşitleri Nelerdir?
Faiz denildiğinde tek bir faiz türünden söz edilemez; çünkü faiz neticede bir borç-alacak ilişkisinden doğar ve bu ilişkideki taraflar, vadeler ve risk seviyeleri farklıdır. Faiz çeşitlerinden bazıları şunlardır:
- Politika Faizi: Merkez bankalarının belirlediği resmi faiz oranını ifade eder. Örneğin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizi, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranıdır. TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından belirlenen bu oran, TCMB’nin ana para politika aracıdır. Ayrıca, TCMB tarafından uygulanan Gecelik (O/N) ve Geç Likidite Penceresi (LON) faiz oranları da bulunmaktadır.
- Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti: TCMB’nin gecelik borç verme faizi ile politika faizinin (bir hafta vadeli repo faizi) ağırlıklı ortalamasından oluşan orandır. Piyasa faizlerinin yönlendirilmesinde önemli bir gösterge olarak kabul edilir.
- Mevduat Faizi: Bankalardaki vadeli mevduat hesaplarına uygulanan faiz oranıdır. Mevduat faizi, vade süresine ve bankaya göre farklılık gösterebilir.
- Kredi Faizi: Bankaların bireysel veya kurumsal müşterilerine sağladıkları ihtiyaç, konut ya da ticari krediler gibi borçlara uyguladıkları faiz oranıdır. Kredi faizi; vade, kredi türü ve borçlunun kredi riskine göre farklılık gösterir.
- Nominal ve Reel Faiz Oranı: Nominal faiz, enflasyon etkisinden arındırılmamış ve doğrudan piyasada gözlemlenen faiz oranıdır. Reel faiz ise nominal faiz oranının enflasyondan arındırılmasıyla elde edilen, satın alma gücündeki değişimi de dikkate alan gerçek getiri oranıdır. Gerçekleşmiş enflasyon üzerinden hesaplanan reel faiz ex-post, beklenen enflasyona göre tahmin edilen reel faiz ise ex-ante olarak adlandırılır. Örneğin politika faizi %50 iken, gerçekleşmiş enflasyon oranı %40 ise, ex-post reel politika faizi (1+%50/1+%40)-1=%7.14 olarak hesaplanır.
- Gösterge Faizi: Borçlanma piyasasında en yüksek işlem hacmine sahip, vadesine iki yıl kalmış ve üç ya da altı ayda bir kupon ödemesi bulunan devlet tahvilinin faiz oranını ifade eder.
Faiz Oranları Nasıl Belirlenir?
Her ülkenin politika faizi, merkez bankasının para politikalarını belirleme yetkisine sahip organı tarafından belirlenir. Modern merkez bankalarının ana amacı, çoğunlukla fiyat istikrarını sağlamaktır. Dolayısıyla, politika faiz oranlarının da bu hedefi destekleyecek şekilde belirlenmesi beklenir.
Piyasa faizleri ise, arz ve talep koşullarına göre serbest piyasada oluşur. Ancak, merkez bankasının belirlediği politika faizi ile piyasa faizleri arasında sıkı bir ilişki vardır; çünkü politika faizi, piyasa faizlerini hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkileyen temel bir referanstır.
Merkez bankası tarafından belirlenen politika faizi, kısa vadeli faizleri doğrudan etkiler; çünkü politika faizi yapısı gereği kısa vadeli bir orandır. Uzun vadeli faiz oranları ise kısa vadeli faizlerin, enflasyon beklentilerinin ve diğer risk unsurlarının bileşimi olarak değerlendirilir. Bu ilişkiyi gösteren temel denklem şu şekilde formüle edilebilir:
Uzun vadeli faiz = Kısa vadeli faiz + Enflasyon beklentisi + Risk primi
Piyasalardaki kısa ve uzun vadeli faiz oranları arasındaki farka verim eğrisi adı verilir. Normal koşullarda, vade uzadıkça artan risk primi nedeniyle verim eğrisi pozitiftir; yani, uzun vadeli faizler kısa vadeli faizlerden daha yüksektir. Ancak, geleceğe yönelik enflasyon beklentilerinin etkisiyle bu eğri tersine dönebilir ve bu durumda negatif verim eğrisi oluşur. Negatif verim eğrisi, çoğunlukla bir resesyon sinyali olarak kabul edilir, ancak bu kesin bir işaret olarak değerlendirilmemelidir.
Ayrıca, merkez bankalarının faiz oranlarını belirlerken yalnızca iç faktörleri değil, uluslararası sermaye hareketlerini de dikkate aldığını belirtmek yerinde olacaktır. Küresel ekonomik konjonktür ve sermaye akımları, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, faiz oranlarının belirlenmesinde etkili olabilir.
Faiz Artarsa ve Düşerse Ne Olur?
Faiz oranlarının artması veya düşmesi, ekonomide önemli etkiler yaratır. TCMB, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası araçlarını kullanırken, bu araçlar içinde en kritik olanı politika faizidir.
Faiz oranları yükseldiğinde, kredi maliyetleri artar ve bu durum yatırım harcamalarını kısıtlayarak ekonomik aktivitede yavaşlamaya yol açar. Ayrıca, yüksek faiz oranları tasarrufları teşvik ederken, tüketimin azalmasına sebep olur ve bu durum talep yönlü enflasyon baskılarını hafifletebilir. Ayrıca artan faiz oranları yabancı sermayeyi ülkeye çekerek yerel para biriminin değer kazanmasını sağlayabilir.
Öte yandan, faiz oranlarının düşmesi kredi maliyetlerini azaltarak yatırımları teşvik eder. Düşük faiz ortamı, bireylerin borçlanmasını kolaylaştırır, bu da tüketim harcamalarını artırarak talebi canlandırır ve ekonomik büyümeyi destekler. Ancak, talep artışı enflasyonist baskılar yaratabilir.
Özetle, diğer koşullar sabitken, faiz düşüşü genişleyici, faiz artışı ise daraltıcı bir etkiye sahiptir. Ancak ekonomik değişkenler, birçok makroekonomik faktörün etkileşimiyle belirlendiğinden, faiz kanalının etkinliği yalnızca faiz oranlarına dayanarak tam anlamıyla ölçülemez; çünkü bu etkinlik, maliye politikalarıyla uyum, beklenti yönetimi, kredi piyasası koşulları ve küresel ekonomik dinamikler gibi yapısal ve dışsal faktörlerle de doğrudan ilişkilidir.
Faiz Nasıl Hesaplanır? Basit ve Bileşik Faiz Örnekleri
Faiz hesaplamasında çeşitli formüller kullanılır. Örneğin banka faizi nasıl hesaplanır diye bir soru basit veya bileşik olarak farklı şekilde yanıtlanabilir.
Basit faiz anaparanın belirli bir vade sonunda ne kadar getiri sağlanacağını, anaparaya nispetle yalın bir şekilde gösteren bir orandır ve genellikle ödünç alınan ya da borç verilen anaparanın bir yüzdesi olarak ifade edilir.
Diyelim ki yıllık basit faiz oranı %50 iken, 1.000 TL'lik bir tutarın senelik ne kadar getiri sağlayacağını hesaplamak istiyorsunuz. Burada bu tür bir hesaplama şu formüle göre yapılır:
Anapara* Yıllık Faiz Oranı* Vade
Değerler sırasıyla formülde yerine konulacak olursa:
1000 TL*%50*1=500 TL
Bu durumda, 1 yıl sonunda kazanacağınız faiz 500 TL olacaktır. Toplamda ise 1.000 TL ana paranıza ek olarak 500 TL faiz ekleneceğine göre, vade sonunda alacağınız tutar 1.500 TL olacaktır. Eğer vade 2 yıl olsaydı, faiz tutarı 1000 TL, anapara dahil geri alınan tutar ise 2.000 TL olacaktı.
Dikkat edilecek olursa basit faiz hesaplamasında, faiz sadece anaparanın üzerinden hesaplanır, birikmiş faiz üzerinden değil.
Öte taraftan bileşik faiz ise, anapara ile birlikte biriken faizlerin de hesaba katıldığı bir hesaplama yöntemidir. Bileşik hesaplamada, faiz getirisi vade sonunda sürekli olarak anaparaya eklenip, her dönemde faiz getirisi hesaplanan yeni tutar üzerinden bulunur.
Örneğin bu defa 1.000 TL’lik bir tutarın, %50 yıllık faiz üzerinden, 2 yıllık bileşik faiz getirisini hesaplayalım. Formülümüz bu defa şöyle olacaktır:
[Anapara*(1+Yıllık Faiz / Dönem Sayısı)Dönem Sayısı*vade] – Anapara
Not: Formüldeki dönem sayısı; faizin anaparaya eklenme sayısını ifade eder. Örneğin faiz getirisi anaparaya 6 ayda bir ekleniyorsa, dönem sayısı 2; 3 ayda bir ekleniyorsa dönem sayısı 4 olarak alınır.
Değerlerimizi formüle yerleştirirsek:
[1000 TL*(1+%50 / 1)1*2] – 1000 TL=1.250 TL
Bu durumda, 2 yıl sonunda toplam 1.000 TL+1.1250 TL=2.250 TL geri alınır. Görüldüğü gibi, bileşik faizle toplam kazanç daha yüksek olmuştur; çünkü birincil yılın faiz getirisi, dönem sonunda anapara eklenmiş ve ikinci yılın getirisi bu tutar üzerinden hesaplanmıştır.
Sıkça Sorulan Sorular
Faiz, bir borç verenin borçluya uyguladığı ücrettir ve ana paranın (ödünç alınan miktar) bir yüzdesi olarak gösterilir. Faiz oranları bir ülkedeki yatırım, tüketim, enflasyon ve büyüme gibi ekonomik değişkenleri etkilemesi bakımından önemlidir.
Politika faizi, ülkelerin merkez bankaları tarafından belirlenir. Piyasa faizleri ise arz-talep neticesinde oluşur. Ancak bir ülkenin politika faizi piyasa faizlerini de etkiler.
Basit faiz, yalnızca anapara üzerinden hesaplanır ve her dönemde aynı tutarda faiz getirir. Bileşik faiz ise birikmiş faizin anaparaya eklenmesi ile hesaplanır ve bu nedenle her dönemde faiz getirisi artar.
Faiz oranları, ekonomik istikrarı ve büyümeyi etkileyen kilit bir unsurdur. Faizlerin yükselmesi borçlanma maliyetlerini artırarak genellikle yatırımları ve harcamaları azaltır, bu da ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Tersine, düşük faiz oranları kredi almayı teşvik eder ve tüketim ile yatırımları artırarak büyümeyi destekleyebilir.
Nominal faiz enflasyon dikkate alınmadan belirtilen orandır; reel faiz ise enflasyon etkisinden arındırma işleminden sonra bulunan gerçek getiriyi ifade eder.