Parasal Genişlemenin Sırları
Birçok büyük merkez bankasının uygulamakta olduğu, tahvil alımı olarak adlandırılan para politikası, gerek reel ekonomiye gerekse finans piyasalarına olan etkisi ile özellikle son yıllarda oldukça önemli bir noktada yer almaktadır. Parasal genişleme olarak da bilinen söz konusu yöntemin amaçları ve sonuçları, piyasalarda sert hareketlerin oluşmasına neden olabildiği için, yatırımcılar tarafından doğru anlaşılmalıdır.
Quantitativeeasing ya da kısaca 'QE' olarak dünya ekonomi gündeminde sıklıkla yer bulan ve merkez bankaları tarafından ekonomik aktivitelerin canlanmasına destek sağlaması için başvurulan bu uygulama, ülke ekonomisi içerisinde dolanımda olan para miktarını artırma temeline dayanmaktadır.
2008'de ortaya çıkan Mortgage krizi sonrasında birçok ülke ekonomisi bankalar arasındaki finansal sıkışıklık nedeni ile daralmaya başladı. Likiditenin düşük kalması, ekonomik aktivitelerin hızlı bir şekilde düşmesine neden olurken, buna bağlı olarak da işsizlik, gelişmiş ülkelerin çoğunda büyük bir sorun haline gelecek kadar yükseldi. Krizin başlangıcından sonraki toparlanma sürecinde hükümetler ve merkez bankaları ise, zarar gören ekonomilerindeki yaraların sarılma hızını artırmak için genelde birbirine benzer uygulamalara başvurdular. Amerika, Avrupa, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerin merkez bankaları, ilk reaksiyon olarak politika faiz oranlarını kademeli ancak süratli bir şekilde düşürmeye başladı. Faiz indirimindeki amaç, özel bankaların daha düşük maliyetler ile merkez bankasından borçlanabilmesini sağlamak ve dolanımdaki para miktarını çoğaltarak ekonomik işlerliği artırmaktır. Tarihi düşük seviyelere kadar indirilen faiz oranları, ekonominin çarklarının dönmesine katkıda bulunurken, işsizlik oranında da düşüş gerçekleşmesini sağlamaktadır.
Ancak krizin derin etkileri nedeni ile bu süreç içerisinde merkez bankalarının faizleri neredeyse sıfır seviyesine kadar indirmek zorunda kaldığı görüldü. Buna karşın büyüme oranları ve işsizliğin istenilen seviyelere ulaşamaması, merkez bankalarının faiz aracı ile piyasaya daha fazla destek sağlayamaz hale gelmesine yol açtı. Bu noktada parasal genişleme programları devreye girmeye başlarken, merkez bankaları, özel bankaların elinde bulunan değerli kağıtları satın alarak piyasaya para sürme yoluna gitmeyi tercih ettiler.
Günümüzde büyük ekonomilerin merkez bankalarının tümü QE politikasını halen uygulamaktadır. Özel bankaların portföylerindeki finansal varlıkların satın alınması ile söz konusu bankaların daha fazla nakde sahip olması, daha fazla ve daha düşük faizden kredi verilebilmesini sağlarken, ekonomi içerisine akan likit para ile aktivitenin artması, işsizliğin ise azalması beklenmektedir. FED'den BOJ'a kadar birçok merkez bankasının farklı miktarlarda aylık tahvil alımları ile uyguladığı quantitativeeasing, ülke ekonomilerine bu şekilde fayda sağlayabilirken, ülkenin para biriminde ise değer kayıplarına neden olmaktadır.
Bu uygulama ile miktarca artan ve ulaşma maliyeti ile birlikte getirisi de azalan para biriminin değerinde düşüşler görülürken, enflasyon rakamlarında da ülkeden ülkeye değişen oranlarda yükselişler gözlemlenmektedir. Bu paralelde yatırımcılar, merkez bankalarının para politikalarında etki olabilecek ekonomik verileri yakından takip ederek, ülkenin para birimindeki değişiklikleri önceden tahmin etme imkanına ulaşabilmektedirler.
Örneğin, Amerika Merkez Bankası'nın (FED), ekonomik verilerin kötüleşmesi halinde mevcut parasal genişlemesine ek miktarlarda tahvil alımları yapabileceğini belirttiğini varsayalım. QE'nin genişletilmesi piyasaya daha fazla Dolar gireceği anlamına geldiği için, ABD'nin para biriminin değerinin azalması yönünde bir etkide bulanabilir. Dolayısı ile yatırımcılar, ABD'den gelecek olumsuz ekonomik verilerin, FED'in tahvil alımlarını genişleteceği beklentisini kuvvetlendirmesi ile Dolar pozisyonlarını azaltmak isteyeceklerdir. Gelen satışlar ile birlikte ise söz konusu para biriminde değer kayıpları gözlemlenebilecektir. Olumlu ekonomik veriler ise aynı bağlantılar ile Dolar'da yükselişlerin görülmesine neden olabilmektedir.
Merkez bankalarının faiz oranlarını çok düşük seviyelere kadar düşürmelerine rağmen ekonomik aktivitelerdeki yavaş toparlanma, parasal genişleme yönteminin devreye girmesinde etkili olmaktadır. Programın miktarının artırılması ilgili ülkenin borsasında, merkez bankasının ekonomiye destek verdiği düşüncesi ile yükselişler gelmesini sağlarken, bu yöndeki ek teşvikler genel anlamda paranın değerini düşürme etkisi yaratmaktadır. Bu bağlamda artan harcamalar ve ekonomik aktiviteler, işsizlik oranında düşüşlerin oluşmasını sağlayabilmektedir.
Görüldüğü gibi gevşek para politikaları ekonominin durgunluk içerisinde olduğu dönemlerde merkez bankalarının uyguladığı politika araçlarından bir tanesi olarak tanımlanabilecekken, varlık fiyatları üzerindeki etkileri nedeni ile Forex piyasasında da yatırımcılar tarafından yakından takip edilmektedir. Yol açtığı sert dalgalanmalar ile de ciddi kar fırsatları sunabilen tahvil alımlarına ilişkin açıklamalar, önemli piyasa faktörleri arasında yer almaktadır.